Cuma, Ağustos 05, 2016

Dağ başını duman almış, "sarılalım" arkadaşlar

Sarılmak; insana sarılmak, hayvana sarılmak, ağaca sarılmak, her fırsatta sevilen bir şeye sarılmak çok keyif verir insana diye inanıp, oldum olası sarılırım her fırsatta sevdiklerime. Sarılmak  beni tedavi eder ve sakinleştirir, ben de bunu çevremdekilere sürekli söylerim ama bugüne kadar benim bu düşüncemle ilgilenen pek olmadı.

Kimse beni dinlemese de, ben geçenlerde Amerika'da yapılan bir araştırmada sarılmanın sağlığımız üzerinde çok faydalı olduğunu öğrendim. Faydasına ve çok işe yaradığına inandığım sarılmanın bilimsel ispatını da buldum ya değmeyin keyfime! Boşuna konuşmuyormuşum hadi sarılalım birbirimize diye, boşuna sıkıştırıp durmuyormuşum etrafımdaki her canlıyı.
Şimdi sarılmanın faydalarını sizinle paylaşmadan önce bana bir söz vermenizi istiyorum: Ülkemizde her şey çok keyifsizken, çok ürkütücüyken ve sanki yarınımız çok kötü olacakmış hislerini yaşarken, bir nebze olsun birbirimize iyi gelecek şeyleri yapalım. Sevelim her canlıyı "yaratandan ötürü" ve sarılalım birbirimize lütfen!

Söz,söz, söz lütfen!
Lafı fazla uzatmadan gelelim bilimsel arştırmanın yüz güldüren sonuçlarına:
1- Bir kez bile sarılmak insanın güven duygusunu besleyip, kendini güvende hissettiriyormuş.
2-  Vücudumuzdaki oksijen ölçüsünü ayarlayıp, yalnızlık duygusunu iyileştirip, kızgın olma halinden uzak tutuyormuş.
3- Sarılıp biraz öyle kalmak mutluluk hormonunu yükseltip, moralimizin düzelmesini sağlıyormuş.
4-  Bağışıklık sistemini destekleyip enerji noktalarımızın açılmasını sağlayıp, kandaki beyaz kan hücrelerinin çoğalmasını emredip; sağlıklı olmamızı ve hastalıklardan korunmamızı hiç masraf yapmadan becerebiliyormuş.
5- Doğduğumuz günden itibaren ailemizin sevgi dolu sarılmaları bize kendimizi özel hissettirip, saygı duymamızı sağlıyormuş.
6- Sarılmak kasların rahatlamasına, vücudumuzdaki gerginliğin yok olmasına ve ağrıların  "bye bye" diye gitmesine sebepmiş.
7-  Sarılmak sinir sistemini dengeliyormuş ve cilt rahatsızlıklarından şikayetçi olanlarda ciddi düzelme gösteriyormuş.
8- Sarılmak bize enerjinin nasıl alınıp verildiğini öğretiyormuş.
9- Sarılmak; gülmek ve meditasyon kadar faydalıymış. Her şeyi unutturup bize şu anda olduğumuzu hatırlatıp, enerjinin akıp gitmesi konusunda bizi canlandırıyormuş.Olumsuz düşüncelerden sıyrılıp kalbimizle bağlantı içinde olmamızı sağlıyormuş.
10- Duygusal ilişki içinde olduğunuz kişiyle enerji değiş tokuşu yapmanızı sağlıyormuş.
11. Uzmanlar günde 4 kez sarılmanın yaşamı sürdürmek için, 8 kez sarılmanın iyileştirip bakım için ve 12 kez sarılmanın sağlıklı büyümek için çok etkili olduğunu tespitlemişler.
İşte sarılmanın muhteşem sonuçları , daha ne diyeyim bunca muhteşem etkinin üzerine söylenecek lafmı kaldı. Hiçbir masraf yapmak gerekmiyor bütün bu faydalar için; "dağ başını duman almış sarılalım aradaşlar" sloganmız olsun ve her fırsatta sarılalım. Sarılalım ki; şenlensin dünyamız dağıtalım bütün gri bulutları, gülmeyen yüzlere gülücük konduralım sarılmamızla, günlerin keyifsizliğine biraz ışık yakalım.

Son vallahi son sözüm, bir yerde okumuştum; "birine isteyerek sarıldığımızda ömrünün bir gün uzadığına inanılırmış."

Pazartesi, Şubat 08, 2016

Mutlu Olmak İçin 85 Sebep

1-  Anne yemeği.
2-  Güneşli bir güne uyanmak.
3-  Sevilmeyen işten istifa etmek.
4-  İlk maaş.
5-  Yağmur kokusu.
6-  Bozulan bir şeyi tamir etmek.
7-  Sarılmak.
8-  Şapşalca dans etmek.
9-  Piknik yapmak.
 

10- Eline uğur böceğinin konması.
11- Otellerdeki bedava kahvaltı.
12- Düştüğün uçurumun rüyada olduğunu anlamak.
13- Bir dolu kaşık şokella.
14- Elmayı bir seferde soymak.
15- Kolunda kıvrılıp uyuyan biri.
16- Gezmek istediğin yerlerin listesini hazırlamak.
17- Affedici olmak.
18- Alışveriş.
19- Yaz mevsimi.

 

20- Çamaşır katlarken hepsi çift çıkan çoraplar.
21- Aşık olmak.
22- Saçlarını parmaklarına dolamak.
23- Çok iyi anlaştığın arkadaşlarının olması.
24- Otobüste cam kenarında oturmak.
25- Pantalonunun cebinde yıkanmış para bulmak.
26- Evde pişen kurabiye kokusu.
27- Sonbahar yaprakları.
28- Bisiklet kullanabilmek.
29- Saatlerce tuttuktan sonra işeyebilmek.

30- İnsanları izlemek.
31- Mısırı patlatırken sesini dinlemek.
32- Uçak camından bulutları görmek.
33- Epeyce uğraştıktan sonra sivrisineği yakalamak.
34- Köpekle yapılan yürüyüş.
35- Bütün gün hiçbir şey yapmamak.
36- Tanımadığın birinden iltifat almak.
37- Hiç beklenmeyen bir mektup almak.
38- Yeni bir şeyler denemek.
39- Dışarda buz gibi havada nefesini görmek.

40- Bebek kucaklamak.
41- Birinin kolunda güvende hissetmek.
42- Sevdiğin şehirde yaşamak.
43- Güneş ışığının ağaç dallarına yansıması.
44- Dışarda kar yağarken evdeki sıcak çorba.
45- Kartopu oynamak.
46- Yapılan tahlillerin sonucu, sağlıklı olmak.
47- Yolda yürürken bulunan para.
48- Upuzun sıranın önlerinde bir yerde olmak.
49- Taze ekmeğin ucu.

 
50- Rejimden sonra çıktığın tartının kiloyu düşük göstermesi.
51- Küçücük birinden kocaman sarılma.
52- Meditasyonu başarabilmek.
53- Hayatı çok ciddiye almamak.
54- Spor yapmak.
55- Ödemen gerekenleri zamanında ödeyebilmek.
56- Çıplak ayak çimlerde yürümek.
57- Anlattığın fıkraya gülünmesi.
58- Olumlu düşünebilmek.
59- İhtiyaç anında dedenin ya da anneannenin sürpriz yardımı.

60- Arkadaşlarla içilen bir iki kadeh.
61- Yardımlaşmayı becerebilmek.
62- Üşüdüğünde alınan sıcak duş.
63- Spor yaparken zor olan bir hareketi başarmak.
64- Baharın esintisinin yüze vurması.
65- Çocukların karnesi.
66- Ağaçtan koparılan meyve.
67- Saçların tam istendiği gibi kesilmesi.
68- Mırlayan bir kediciğin yanında uyumak.
69- Abur cubur yemek istediğinde unuttuğun çikolatanın eline geçmesi.


70- Limon ağacının çiçeklerinin kokusu.
71- Okulun son günü.
72- Çok sıcak bir havada buz gibi limonata.
73- Ektiğin bitkilerin büyümesi.
74- Havai fişek gösterisi.
75- Salıncakta sallanmak.
76- Heyecanla beklenen filmin tam umulduğu gibi çıkması.
77- Kaybolduğunu düşündüğün eşyayı bulmak.
78- Hastayken birinin çorba yapması.
79- Dalgaların sesi.

80- İlk aşkı hatırlatan melodi.
81- Hayranı olduğun ünlü biriyle tanışmak.
82- Market kapanmaya hazırlanırken yetişmek.
83- Asla ulaşılmaz düşündüğün hayale ulaşmak.
84- Çok ihtiyacın olduğu bir anda ve kimse yok diye düşündüğünde birinin  "nasılsın?" sorusu.
85- Yapmak istediklerini özgürce yapabilmek.

Perşembe, Kasım 05, 2015

Hayallerinizin peşinden gidin

*Yaşım 52

*Yaşadıklarım yaşımdan katbekat çok.

*İnsan yavrusu olarak geldiğim dünyada, şükür iyi insan olma özelliklerini edinebildim.

*Canım acırdı çok vedalardan içim parçalanırdı ama artık vedaların siyahi tonunu benimsedim.

*Zehir gibi hatalarımın acı bedellerini ödedim.

*Zorluydu yolculuklarım ama hiç yolun yarısından dönmedim.

*İnsanın neden bu kadar kötü olmak için çabaladığını ve neden kibirlendiğini
ne ettiysem bir türlü öğrenemedim.

*Ele avuca gelmez deli gönlümü birkaç kez aşk tuzağına ittim.

*Az gittim, uz gittim, eğri gittim düz gittim ömrümün epeyce bir zamanını Amerika Kıtası'nda sevgili Colomb'la bir akrabalığımız varmı diye araştırmakla geçirdim.

*Dünyalık şeyler için çok fazla debelenmedim. Kızarmış ekmek kokan bir evim, sevip koklayabildiğim aile fertlerim, sığındığım güvenli dost kollarım, bahçemde kedim köpeğim ve onlara şarkı söyleyebilen ben. Sorsalar mutluluğu böyle tarif ederim.

*Meyvesini yediğim ağaca, oturduğum evlere, dar anlarımda bilerek bilmeyerek bana yardım edenlere, eskidiği için ayrıldığım eşyalara hep teşekkür ettim bana yaşattıkları için.

*Zaman zaman olmayacak duaya amin deyip durdum ve olsun diye keçi gibi inat ettim.

*Sevgiyi  her canlıda oluşturduğu mucizelerden ötürü yüreğimden hiç eksik etmedim. 
Sevdim hiçbir canlıyı ayırt etmeden hep sevdim.

*Bir kız çocuğunu insanlığa iyi biri olarak büyüttüm.

*Dünyayı güzelliğin kurtaracağına, yardımlaşmanın olağanüstü gücüne ve iyiliğin bulaşıcı olduğuna inancımı hiç yitirmedim.

*Çok kavga ettim hayatla bana adil davranmadığı için, bazen onu adaletsizliğine pişman ettim.

*Asiydim deli dolu, sıradanlığı hiç kabul etmedim. Hep olumsuz giden şeyleri değiştirmek için mücadele ettim, olumlu gidenlerde bayram ettim.

*O kadar çokum ki; çokluklarımın işe yaramayanlarını törpüyle hiza ettim, işe yarayanlarıyla bu hayatı kendime ve sevdiklerime armağan ettim.

*Gözümü budaktan hiç sakınmadım ve istediğim her şeyi elde ettim. Edemediklerimi "vardır bi hayır olmamasında" diye kabul etmeyi orta yaşta öğrendim

*Sonra ağır çalışmaktan ve yalnızlıktan yorulan ruhumu ve bedenimi
3 sene gibi nadasa çektim.

Ve şimdi!

En büyük hayalim gezmekti uzun zamandır. Sırt çantamı yüklenip, dilime aşk ve özgürlük türküleri dolayıp yollara düştüm. Gezilerimin ilkini Kapadokya ile gerçekleştirip, niye bu güne kadar ihmal ettim seni ey Kapadokya diye başımın etini didik didik ettikten sonra bu mevsimde orda olabilirlermiş "pembe flamingoları" görmek için Gökçeada'ya hareket ettim. Hayalimi gerçekleştirmenin keyfiyle otobüste birçok kişiye yerini bulması için yardım ettim.

Biraz zaman alsa bile vazgeçmeyip hayallerinizin peşinden gidin  ricalarımı, dileklerimi ve dualarımı hepinize gönderdim.  "Lütfen kabul buyurun efendim!"

Hayallerim ve sevgimle!♡

Cumartesi, Ekim 17, 2015

Oğlum barış isterdi

Çok canımız yandı son zamanlarda çok! Üstüste verdiğimiz şehitler, canlı bombalarla yok edilen gençlerimiz, ülkedeki gerginlikler ve en son Ankara patlamasının ardından korkunç sayılabilecek sayıda ölenlerimizle iyice keyifsiz hale geldik. Yine gülmez oldu suratlarımız valla, başardılar yine koca bir toplumu mutsuz etmeyi.

barış güvercini uçsun dünyada images ile ilgili görsel sonucu
Ankara'da barış mitingindeki patlamada bir yığın genceciklerimiz, babasının elindeki minicik çocuğumuz ve daha ne çok insanımızın kanı bulaştı elimize yüzümüze, içimiz onlarla beraber parçalandı!

Sosyal medyada bazı insanlar ne işi varmış onların orda dediler, kimileri daha ileri giderek hakettiklerini yaşadılar diye söylendiler, saygı duruşunda ıslık çalarak protesto ettiler ne acı ki! Böyle büyük bir acı karşısında bile taraflı davrananlarımız oldu ne yazıkki! 

Ben ölen insanların arkasından artık tek kelime edilmez öğretisiyle büyüdüm, dinimiz böyle gerektirirmiş annem böyle söylerdi. Hangi ara bu kadar kötü oldu dini bütün  toplumumuz bilemiyorum ama artık ne ölüye ne de diriye saygımız kalmamış ve iyice zalim olmuşuz bunu cok iyi biliyorum.

Geçen gün o patlamada evladını yitiren bir annenin mektubunu okudum, inanın nefesim daraldı boğuluyorum sandım, kalbim sıkıştı acıdan ağlamaktan gözlerim  şişti.  
Acının sağı solu; dini dinsizliği olmaz. Acının Türkü, Kürdü, Alevisi olmaz. Ülkesi olmaz; cinsiyeti hiç olmaz acının ve  paylaşıldığında azalır, lütfen birbirimizin acısına yabancı olmayalım diyor ve sizi anne mektubuyla başbaşa bırakıyorum.


Sevginin, sarılmanın, gülmelerin, yardımlaşmanın, hoşgörünün, barışın, yani sözün kısası insanca yaşayacağımız bir ülkenin düşündeyim, gerçek olması dileğimle.

Çarşamba, Eylül 30, 2015

O iyi insanlar o güzel atlara binip gitmesinler lütfen

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler de cirit oynarmış eski hamam içinde. Deve tellal pire de berber iken büyüklerimiz bizim beşiğimizi tıngır mıngır sallarken; insanlar birbirlerine ve diğer canlılara hiç tereddüt etmeden, karşılık beklemeden, içinden geldiği gibi iyilikler edermiş, nerdeyse yemek içmek kadar doğalmış iyilik etmek. İyi insanlar o kadar çokmuş ki; olmayanlar kendilerini yalnız hissedip iyiliğin yolunu seçermiş.



Gel zaman git zaman, uzun yıllardan sonra insanlar çok büyük değişime uğrayıp artık birbirlerine yakın, ilgili ve sevgili olmamaya başlamış. Hatta bile bile zarar vermeye başlamışlar birbirlerine ve etraflarındaki her canlıya. Bencillik almış başını gitmiş. Hırslarına ve isteklerine yenilip her şeyin kendilerine ait olmasını istemişler. Bir de kibir aman allahım sanki dünyayı o kibirli insanlar yaratmış. Dostluk gitmiş her şey mal mülk, her şey para pul olmuş!  Kendilerine benzemeyenleri acımasızca ezip yok eder olmuş dünyadaki en akıllı canlı olduğunu sanan insancıklar.

Hatta birbirlerine yardım edenlere de "salak" damgasını  yapıştırır olmuşlar.

Bu arada bazı akıllı insanlar da boş durmamış ve ne oldu bu eski iyi insanlara, ne oldu onca iyiliğe, nerelere yok oldu diyerek düşünüp, "o iyi insanlar beyaz atlara binip gittiler" belki de diye üzülmüşler. Ama üzülmek çözüm getirmediğinden hemen toparlanıp  iyilerin ve iyilikleri yapanların ortak özelliklerini bulmak için epey bir insanda gözlem yapmışlar. Ortaya böyle şahane ve çok kolay uygulanabilir özellikler çıkmış.





Ekşi Sözlük yazarları "İyi insanların ortak özellikleri"

* Pencere pervazına  veya balkona kuslar icin ekmek koyarlar.
* Sokak hayvanlarını beslerler ve severler.
* Evlerinde baktıkları çiçeklerle konuşurlar.
* İnsanları ırk, renk, dil, din ve cinsiyetlerine göre ayırmazlar.
* Çevrelerindeki fakir fukarayı gözetirler.
* Para ve iktidar hırsları yoktur.
* İyi insan olmalarından mütevellit, toplum tarafından enayi, salak, kılıbık, ibne gibi yaftalamalara   maruz kalıp ses etmezler.
* Başkalarına rahatsızlık vermemek için didinirler.
* Dostların zor gününde ilk omuz olurlar.
* Bir gün toprak olacaklarını  bildikleri için ona göre yaşarlar.
* İçlerinde kibir, riya bulunmaz.
* Zenginliğin çok parada değil,  o çok parayı dağıtabilmekte olduğunu bilirler.
* Yoklukta şükrederler.
* Varlıkta dağıtırlar.
* Nefisleri köleleridir.
Masal bu  ya; o kadar çok insan okumuş ve o kadar çok iyilik yapan olmuşki, dünyada o günden bu yana "iyilik" en bulaşıcı şey olmuş. Bulaşmış, bulaşmış ve bütün dünyayı sarmış, insanoğlu o günden sonra bütün canlılarla beraber mutlu mesut yaşamış.

Cumartesi, Ağustos 08, 2015

Avokado nasıl yetiştirilir

Evet Sevgili Canlar,

Yazıma başlamadan önce hepinizi sevgiyle selamlar küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden öperim. Mektup kıvamında başlayan yazıma geçmeden önce beni soracak olursanız hamdolsun iyiyim der ve fazla cıvımadan asıl konuya geçerim!

Uzun zaman önce gittiğim bir İspanyol kafesinde filizlenmiş bir bitkinin ne olduğunu ve nasıl olduğunu öğrenip bir yığın avokado yetiştirip doğaya armağan etmiştim. Onun bize verdiklerinin yanında hiç kalır benimkiler ama yine de çok sevinmişti doğa ana. Yeri gelmişken söylemek istiyorum; hiçbir meyve çekirdeğini çöpe atmam ben, ya filizlendirir bir yere ekerim ya da yürüyüş yaptığım yollarda oraya buraya atarım olur da tutar, tutmazsa bir başka canlıya yem olur diye.

3

2

1



Yem olma konusuna dair çok yeni ve çok güzel bir anım var yakın zamanda yaşadığım yazmassam çatlarım. Kanaryamız var, onun kafesini temizlediğimde kafesteki yemleri sürekli yemek verdiğim kuşlarım var onlara atarım. Birkaç gün önce kuşları beslerken minicik yapraklı lahanaya benzeyen bir şeylerin büyüdüğünü gördüm bahçede. Küçücük boylu, boyundan büyük yaprağıyla bir sebze büyüyor ama nasıl olur ekmediğim bir şey büyür diye düşünürken test ettim ve brokoli olduğunu anladım. Kuşun yemini aldığımız yere sordum brokoli tohumu varmı bu yemlerin icinde diye, evet cevabını alınca anladım dışarıya attıklarımın içinde kalan tohumlar brokoli fidanı olarak büyüyorlar şimdi, bir yığın kuş ordan beslenecek. Valla ağladım mutluluktan!

Konu Mısır Piramitleri'ne gitmeden ben avokadoya döneyim.

Geçenlerde kızım elinde iki avokadoyla gelip bunları filizlendirelim, bahçeme ekerim deyince, bahçıvan geldi hanım deyip işe koyuldum. Yakında bahçeli bir yere taşınma durumları var biz çeyiz yerine bahçe düzüyoruz. Tersine işliyor bizde her şey!

Şu anda bunu yazarken çok hoşlandığımı farkettim bu hediye ağaç işinden. Evlenenlere filizlendirdiğim ağaçlardan hediye etsem onlarda gidip bir yere ekseler, bana kibarlıktan "kulakları küpeli" derler değilmi, deli diyemedikleri için!

Avokado nasıl filizlendirilir deneyimiz başladı!

Çarşıdan aldığınız bir tane, eve geldiniz hala bir tane olan avokadoya; ben seni büyütüp çoğaltıp bin tane yapmazsam ne olayım diye meydan okumakla başlıyoruz işe. Çekirdeğini zedelemeden çıkartıyoruz ve yan tarafta batır beni o çekirdeğe ve çuvaldızı da kendine diye çığlık atan 3 tane kürdanı resim 1'de gördüğünüz gibi batırıyoruz. Sonra bir kavanoz ya da bir bardağın içine su koyup avokadoyu da içine koyuyoruz. Arada suyunu ekleyip, tazeleyip mutfakta ya da evinizin güneş gören bir yerinde baş konuk olarak oturtuyoruz. Kendileri öyle 2 ay falan oturabilir hiç sıkılmadan suyun icinde, biz de sıkılmadan en güzel aşk zor olanmış şarkısını söyleyerek bekliyoruz!

Veee.....O muhteşem gün geliyor pıtdadanak sevgili çekirdeğimiz alttan kök veriyor, resim 2'deki gibi, sonra üstten gövde olacak o kıl kadar filizi veriyor, resim 3.  Tabi ki sevinçten partiler veresiniz geliyor!

İster bir saksıya ekin, bahçeniz varsa tabi ki bahçeye ekin olağanüstü bir duygu olan gelişimini gözlemleyin. Sonra da o avokadonuzun meyvesini yerken benim kulaklarımı çınlatın.

Bir dahaki paylaşıma kadar hepinize sağlık, sıhhat ve bol yeşil günler dilerim, sevgimle!

Pazar, Temmuz 19, 2015

İyiliği bulaştıralım

Biraz sevgiyle, biraz özenle, biraz da anlayışla her şeyin çok güzelleşeceğine inananlardanım ben. Karşılık beklemeden yapılan her iyiliğin, insanın mutlu olmasına sebep olduğuna inanırım. Hele hele bu iyilikleri bulaştırırsak çevremizdekilere, mutluluğun katlanarak çoğalacağına ve bizi sarıp sarmayalacağına çok daha fazla inanırım. Size ütopik gelecek belki ama, benim inancım budur!
İyiliği bulaştırmaktan yanayım.



İyiliği bulaştırmak için
* Eski bayramları anarız, özleriz ama artık bilmemiz gereken bir şey vardır ki; eskileri geri getiremeyiz. O zaman ne yapmalıyız diyecek olursanız cevabım; bugünü güzelleştirelim biraz çaba göstererek derim. Mesela artık bayramlarda bizimle olamayan büyüklerimize üzülmek  yerine gidip bir kimsesizler evini ziyaret edelim, soralım danışmaya ziyaretcisi olmayan kim diye ve onu eskiden bir komşusunun çocuğuymuş gibi ziyaret edelim, nasıl olsa hatırlamayacak ama mutlu olacaktır. Bunu mümkünse çocuklarımızla beraber yapıp onlara da bulaştıralım, bizden sonra iyilik bayrağını devralacak çocuklarımızla lütfen. Düşüncesi bile iyi geldi değilmi, itiraf edin!

*Bir yığın çocuk sokaklarda ya da çocuk yuvasında. Elimizdeki imkanlarla onlara küçücükte olsa hediyeler hazırlayalım, bayram gibi ya da diğer özel günlerde bu hediyeleri onlara götürelim. Çocukların destek ailesi olalım bazı hafta sonları onları evimize alıp, aile sevgisini tadacağı ortamı oluşturup, gelecekteki hayatını sağlam tutacak tuğlalarından biri olalım ne dersiniz.
Gözlerinizi kapayın ve çocuk evlerinde yaşayan bir çocuk için bu duygu ne demek  bir hissetmeyi deneyin lütfen!

*Yaşlı bir insanı karşıdan karşıya geçirmeyi, toplu taşıma araçlarında onlara ve hamile insanlara yer vermeyi unutmayalım lütfen. Ne kadar yorgun olursak olalım onlardan daha çok yorgun olamayız. Ağlayan birini gördüğümüzde ya da düşen birine bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormak bir dakikamızı almaz ama o insanlara kendini uzun süre iyi hissettirebilir.

* Kaba kuvvetin gerekli olmadığını, konuşarak her şeyin hallolabileceğini öğrenip, çokça insana öğretebilirsek alın size mutlu olmak için bir sebep daha derim. Eğitim sistemindeki ezbercilik bunu öğretmiyor, biz öğrenip öğretelim ve bulaştıralım bunu da çevremize, çünkü biz iki kelimede çılgınlaşıp, üç kelimede insan öldüren bir toplumun insanıyız, bunu hatırlayıp bilmeden de olsa bir canı kurtaralım.

* Mesela şiddetten kaçarak kadın sığınma evlerinde yaşayan kadınların yaşamının neresinden tutabilirim, hangi şekilde iyiliğim dokunur onlara diye düşünmek bile heyecanlandırıyor beni. Bir kadının, şiddetten kaçan bir kadının yaşamına bir nebze olsun iyilik getirmek kutsal bir görev gibi geliyor bana.

* Büyükten küçüğe ne teşekkür etmeyi, ne rica etmeyi, ne de lütfen demeyi biliyoruz. Kendimize bir iyilik yapalım ve bu konuyu hızla bulaştıralım ne olur!

* Kuyruklarda beklerken biraz uzun beklemenin dünyanın sonu olmadığını, bu beklemeyi sessizce yapmanın  medeni  olmanın bir parçası olduğunu hatırlayarak agresifleşmemeyi ve "oflayıp puflayarak" hiçbir şey halledemeyeceğimizi biran önce kendimize ve çevremizdekilere bulaştırırsak hayat bayram olur bence. Ben her kuyruğa girdiğimde ensemde bir nefesin oflamasından nefret ediyorum inanın.

* Bir plastik şişe bin yılda yok oluyor, hiçbirimiz bu kadar yaşamayacağımız içinmi umursamıyoruz bu konuyu acaba! Geri dönüşümü öğrenip, uygulayıp ve çevremizdekilere de anlatmayı acil yapılacak işlerimizin arasına ekleyelim ne olur. Benim işimmi demeyelim, temizlik görevinde çalışanların işi, aldıkları maaşa göre çok ağır bizim ülkemizde inanın, her şeyi onlardan beklemeden mahallemizdeki çöplerden başlayalım mesela ve bunu çocuklara bulaştıralım lütfen!

* Çocuklar hayvanlardan korkmaz, anne babalarından öğrenirler onlardan korkmayı. Çocuklarımıza korkmayı öğreteceğimize, onlardan korkmamayı öğrensek ve aynı yeryüzünün misafiri olarak o canları üzmeden daha fazla işkence etmeden mutlu mesut yaşasak diyorum. Bu iyiliği önce kendimize yapsak, sonra da bulaştırabildiğimiz kadar çok insana bulaştırsak çifte kavrulmuş lokum tadında olur yaşamımız diye düşünüyorum.

Herkes gibi davranmak çok kolay inanın, hadi gelin biz farklı davranalım. En fazla "Delidir ne yapsa yeridir." derler.  Tek başıma ne yapabilirim diye düşünmeden, iyiliği bulaştırmada çok faydalı olabiliceğimize inanarak bir adım atalım; eminim birisi, birisi daha ve birileri bir gün bizimle aynı adımı atacaklardır.
Hepimize iyiliğin bulaştığı hayatlar diliyorum, sevgimle!